Kaş ve etrafında pek çok antik yerleşim kalıntıları bulunuyor. Bu açıdan değerli bir turizm merkezi olan Kaş, antik kentleriyle gören herkesi kendisine hayran bırakıyor.

İlçe ve çevresinde bulunan antik kentler; başta Antiphellos Antik Kenti olmak üzere, Myra Antik Kenti ve Kaya Mezarları, Xanthos Antik Kenti, Phellos Antik Kenti, Aperlai Antik Kenti, İsinda Antik Kenti (Belenli), Simena Antik Keti, Batık Şehir, Patara Antik Kenti, Pirha Antik Kenti ve Letoon Antik Kenti‘nden oluşuyor.

Çevrede adı bilinmeyen daha pek çok antik kent bulunuyor. Tarih ve kültür turizmi açısından her biri oldukça değerli olan bu antik kentler her yıl binlerce turist tarafından ziyaret ediliyor. Antik kentlerin kimi ücretsiz olarak ziyaret edilebilirken; kimisini ziyaret etmek için belirli bir ücret ödeniyor.

Neden Gitmeliyim?

Kaş’ın Demre beldesinde bulunan Myra Antik Kenti, sarp ve dik kayalıklar içlerine oyularak yapılmış mezarları ile dikkat çekiyor. Muntazam görüntüsüyle hayranlık uyandıran Myra’nın bir dönem, Likya’ya başkentlik yaptığı tahmin ediliyor.

Myra Antik Kenti, kabartma ve yazılar ile süslenmiş kaya mezarlarının yanı sıra, St. Nikolaos Kilisesi’ne (halk arasında bilinen adıyla Noel Baba) de ev sahipliği yapıyor. Likya Medeniyeti’nin dini ve idari merkezi ve başkenti olan Xanthos Antik Kenti 1988 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesi’ne dahil edilmiş önemli bir kenttir.

Etrafı kayalıklarla çevrili olduğu için “Taşlık Ülke” olarak da adlandırılan Phellos Antik Kenti, Akdeniz gemi ticaretinin gerçekleştirildiği en önemli limanlardan birine sahip olması açısından önemlidir. Şehrin en önemli kalıntıları lahitlerden oluşuyor. Lahitleri ilginç kılan ise üzerindeki sanatsal figürler oluyor.

Orijinal ismi Luwi dilinde “Akarsu Boğazı” olan Aperlai Antik Kenti, Sıçak Yarımadası’nda, dar bir koyun başlangıç noktasında konumlanıyor. Bir kısmı suya gömülmüş olan bu antik kent gören herkesi büyülüyor.

İsim olarak “Kutsal Şehir” anlamına gelen İsinda Antik Kenti, Belenli Köyü’ne yaklaşık 3 km mesafede, güneyde bir tepe üzerinde yer alıyor. Kent içerisinde, Roma Dönemi’ne ait olan mezar kalıntılarıyla birlikte Helenistik ve Roma döneminden kalma lahitler görülmeye değer.

I. Derece Arkeoloji Sit Alanı olarak korunan Simena Antik Kenti ise yukarıda da bahsettiğim Kaleköy içerisinde yer alan antik bir yerleşimdir. Kentin bugüne ulaşabilmiş en sağlam yapısı Simena Kalesi’dir. Kekova Kalesi olarak da bilinen bu antik yapı, müthiş manzarasıyla da oldukça meşhurdur.

Ayrıca kentte hamam, tapınak ve küçük bir amfi tiyatroya ait kalıntılar da bulunuyor. Likya dilinde “Dolichiste” olarak bilinen Batık Şehir ise MÖ 2. yüzyılda sular altında kaldığı tahmin edilen antik bir yapıdır. Suyun altında gizlenmiş bu tarihi kent özellikle sualtı dalışı için harika bir destinasyondur.

Patara Antik Kenti ise Mitolojiye göre Apollo’nun doğum yeridir. Meclis binası, Amfi tiyatro, tarihi deniz feneri, Patara Antik ana caddesi, hamam ve tapınak gibi pek çok kalıntıya sahip olan kent, bölgenin en güzel plajlarından biri olan ince kumu ve sığ denizi ile Patara Plajı’na ev sahipliği yapıyor.

Kaçırmayın!

Son olarak Likyalıların Ana Tanrıçası Leto’nun onuruna kurulmuş olan Letoon Antik Kenti de görülmeye değer kalıntılara sahiptir. Yukarıda adı geçen kentlerinin bazılarının iletişim, adres ve ücret bilgileri aşağıda verilmiştir.